Buradasınız :  İlk Donem Tasavvuf Büyükleri/ Hâris el-Muhâsibî (ö.243/857)
Kategori:
İlk Donem Tasavvuf Büyükleri
14329 kez Okunmuş

Hâris el-Muhâsibî (ö.243/857)

Birinci tabaka sufilerdendir. Asıl ismi Ebu Abdullah Hâris b. Esed Muhâsibî; künyesi Ebû Abdullah’dır. Aslen Basralı olup 243/857 senesinde, Ahmed b. Hanbel’den iki yıl sonra, Bağdat’ta vefat etmiştir.

 

Hâris el-Muhâsibî (k.s) aynı zamanda zahiri ilimlerde âlim biriydi. Çağındaki bütün ilim adamları onu sever ve ona uyarlardı. Her ilimde yüksek bir hali ve büyük bir himmeti vardı. Çağında Bağdat’taki şeylerin şeyhi o idi.

 

Muhammed b. Mesrûk diyor ki: “Hâris b. Esed Muhâsibî vefat ettiğinde bir dirheme bile muhtaç bulunuyordu. Hâlbuki babası ölünce geriye birçok mal, mülk ve akar bırakmış, fakat Muhasîbî bundan bir şey almamıştı.”

 

Onun, babasından kalan mirastan pay almamasının nedeni olarak, babasının kaderi inkâr eden biri olması gösterilmiştir.

 

Cüneyd’in şöyle dediği hikâye olunur: “Bir gün Hâris el-Muhâsibî bana uğradı, kendisinde açlık alâmeti gördüm.

 

— Amca evimize girip bir şeyler almak istemez misin? dedim.

 

— Olur, dedi. Eve girdi. Mutfağa gidip bir şeyler hazırlamak istedim. Evde bir düğünden gönderilen yemek vardı. Getirdim. Kendisine takdim ettim. Bir lokma aldı ve onu ağzında defalarca sağa sola yuvarladı. Fakat (yemekten şüphelenmiş olacak ki) kalktı, lokmayı ağzından çıkardı, bir deliğe attı ve savuşup gitti. Birkaç gün sonra kendisini görünce, o günkü davranışının sebebini sordum. Dedi ki:

 

— Tabi ki, o zaman aç idim. Evinde (bir şeyler) yemek suretiyle seni memnun etmek, kalbini korumak ve gönlünü almak istedim, fakat benimle Allah Teâlâ arasında bir alâmet (akit) vardır. Bu alâmet, helal olması şüpheli bir yiyeceği boğazımdan geçirmemesi şeklindedir. O gün Allah, o lokmayı yutma imkânını bana vermedi. O yemek size nereden gelmişti?

 

— Yanımızdaki evde düğün olmuştu. Onlar göndermişlerdi, dedim ve ilave ettim; bugün evimize buyurmaz mısın?

 

— Olur, dedi ve içeri girdi. Evde kuru ekmek parçaları vardı. Onları takdim ettim. Yedi ve şöyle dedi:

 

— Bir fakire (dervişe) bir şey takdim edeceğin zaman böylesini takdim et!

 

______________________

İstifade edilen kaynaklar: Hucviri, Keşfü’l-Mahcûb, 206; Abdurrahman Câmî, Nefahâtü’l-Üns, 161-162; Abdülkerîm Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi, 119-121, Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliyâ, 173.


Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir