Derviş, seyr-ü sülûkun başlangıcından itibaren sırasıyla şu üç hâli yaşar:
1. Derviş, ilk zamanlarda tabiatının, yani yaratılış özelliklerinin hükümlerine tâbi olduğundan ve nefsinin faaliyetlerinden ötürü, seyr-ü sülûkun ilk mertebesindedir. Bu mertebeye İslâm makamı derler.
2. Sonra ruhanî hükümleri galip gelir. Bu mertebe, seyr-ü sülûkun ortasıdır. Bu mertebeye, iman makamı derler.
3. Üçüncü ve son mertebede ise sâlikte Hakkaniyyetin eserleri, yani belirtileri zuhûr eder. Tabiat (huy) ve nefsinden uzaklaşan sâlik, ruhen, Pir’ine yaklaşır. Bu hâl, seyr-ü sülûkun son mertebesidir. Bu mertebeye ihsân makamı derler.
Anlatılan her üç mertebede sâlikin geçmesi gereken ikişer makam vardır ki, tamamı altı makamdır. Bunlar sırasıyla şöyledir:
1. İslam Mertebesi
Birincisi, sadr (göğüs) makamıdır. Bu makamda sâlik, kelime-i tevhîd dairesindedir.
İkincisi, kalb makamıdır. Bu makamda sâlik, Celâl ismi dairesindedir.
2. İman Mertebesi:
Birincisi rûh makamıdır. Bu makamda sâlik, Hû ismi dairesindedir.
İkincisi sır makamıdır. Bu makamda sâlik, Hak ismi dairesindedir.
3. İhsân Mertebesi:
Birincisi sırr-ı hafî (gizli sır) makamıdır. Bu makamda sâlik, Hayy ismi dairesindedir.
İkincisi sırr-ı ahfâ (daha gizli sır) makamıdır. Bu makamda sâlik, Kayyûm ismi dairesindedir.
Karabaş-ı Velî, Miyâr’ı Tarîkat / Tarîkat Âdabı, sf. 86,