Buradasınız :  Meşhur Tasavvuf Ekolleri/ Nakşibendiyye
Kategori:
Meşhur Tasavvuf Ekolleri
27319 kez Okunmuş

Nakşibendiyye

Şâh-ı Nakşibend (k.s.) (ö. 791/1389) : Nakşibendi tarikatının kurucusudur. Asıl adı Hâce Muhammed b. Muhammed el-Buhârî’dir. Şâh-ı Nakşibend unvanıyla meşhurdur. 718'de (1318) Buhara yakınlarında daha sonra Kasrıârifân adını alacak olan Kasrıhindûvân köyünde doğdu.
 
Şâh-ı Nakşibend hazretleri (k.s.) dünyaya geldiği zaman, Hâcegân Tarîkatı şeyhlerinden Muhammed Baba Semmâsî (k.s.) müridleriyle birlikte o köye gelmiş ve henüz çok küçük yaşlarda bulunan Şâh-ı Nakşibend'i (k.s.) mânevî evlatlığa kabul etmiştir.
 
Muhammed Baba Semmâsî (k.s.) hazretlerinin müridi olan Emîr Külâl (k.s.) hazretlerine Şâh-ı Nakşibend'i (k.s.) kastederek; "Bu erin terbiyesi sana aittir" dediği rivayet edilmiştir.
 
Bu itibarla Bahâeddin Nakşibend (k.s.) uzun yıllar Emîr Külâl (k.s.) hazretlerinin yanında kaldı. Henüz kemale ulaşmadığı halde halinden memnun görünmesi üzerine mürşidi onu tekkeye abdest suyu taşımakla görevlendirdi. Tarikat âdâb ve erkânını öğrendiği bu dönemde gördüğü bir rüya üzerine, kendisinin doğumundan yaklaşık bir asır önce vefat etmiş olan Abdülhâlık-ı Gucdüvânî'nin (k.s.) ruhaniyetine intisap etti ve Üveysî lakabını aldı. Birgün Buhara'da mezarları dolaşırken yakın zamanda vefat eden Muhammed Baba Semmâsî'den (k.s.) Abdülhâlık-ı Gucdüvânî'ye (k.s.) kadar ulaşan sufileri mâna âleminde müşahede etti. Bu sırada Abdülhâlık-ı Gucdüvânî (k.s.) kendisine dinin emir ve yasaklarına uymasını, ruhsatlara ilgi göstermemesini, azîmetlere sadık kalmasını Hz. Peygamber (s.a.v.) ve ashabının (r.a.) yolunda gitmesini tavsiye etmiştir.
 
Uzun süren çok yönlü müridlik devresini tamamladıktan sonra doğum yeri Kasrıhindûvân'a dönerek müridlerini yetiştirmeye başlayan Şâh-ı Nakşibend (k.s.) daha sonra ikisi hac için olmak üzere üç defa Buhara'dan ayrılmıştır.
 
Bahâeddin Nakşibend hazretleri (k.s.) 3 Rebîülevvel 791 (2 Mart 1389) tarihinde doğduğu köyde vefat etmiştir. Nakşibendiyye tarikatı kuruluşunu tamamlayıp yayıldıkça kabrin etrafında geniş bir külliye oluşmuştur.
 
Buhara ile Bahâeddin Nakşibend (k.s.) arasında kurulan manevi bağ o kadar kuvvetli olmuştur ki Buharalılar onu "Hâce-i belâ-gerdân" (belayı defeden hâce) diye anmışlar ve şehrin manevi koruyucusu saymışlardır.

Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir