Tasavvuf ehlini öne çıkaran en önemli özellik nedir?
Tasavvuf ehlinin en önemli özelliği, sâlih amellerde yarışmak; Kur’an-ı Kerim’in tabiriyle “sâbıkun-mukarrebûndan olmak” için var gücüyle çalışmaktır. Onun için tasavvufta iki günü eşit olan zararda görülür. Bu anlayıştan dolayı ehl-i tasavvuf, elinden gelen her türlü hayrı yapmaya koyulmuş; İslâm coğrafyasının her yanına ribat, tekke, zâviye, hankâh, dergâh, mescid, aşevi, misafirhane gibi isimlerle hizmet mührünü vurmuştur. Tasavvuf ve tarikatlar ne yaptığı bilinmez birer karanlık örgüt değil, gecesi de gündüzü gibi aydınlık birer terbiye okulu ve hizmet ocaklarıdır. Bizim konu ettiğimiz tasavvuf, zâhiri ve bâtınıyla yaşanan İslâm’dır. İlahî marifettir, Muhammedî ahlâktır. Bu terbiyeyi alan mukarrebûn makamındaki ârif sûfiler yeryüzünde Allah Tealâ’nın şahitleri ve ilahî aşkın şehitleridir.
İslâm dille değil, halle yaşanır. Hak din, felsefeye değil, hikmete çağırır. Kuru laf edeni değil, sâlih iş yapanı över. Akla değil, nakle dayanır. Kulluğun tadı nefsin keyfine değil, Mevlâ’ya hizmetle anlaşılır. Din temenni değil; iman, ihlâs, edep, terbiye ve terakkidir. Dinimiz bize havada uçmayı değil, yerde edeple yürümeyi öğretir. Tarifle yetinmez, tatbikat bekler. Âriflere göre tasavvuf, dini hakikatiyle tanımak, yaşamak, tatmak ve böylece insan-ı kâmil olmaktır.
Tarikatların farklı isimlerde anılmasının sebebi nedir?
Tarikat “yol” manasındadır. Tarikata usul, metod manası da verilmiştir. Burada kastedilen, kulu Allah Tealâ’ya ulaştıran yoldur. Tarikat, kâmil insan nezaretinde alınan manevi terbiye yoludur. Bu terbiye insanların fıtrat, meşrep ve mesleklerine göre değişik şekillerde uygulanır. Bunun için İslâm âleminde manevî terbiye veren pek çok tarikat mevcuttur. En yaygın olanları on üç tane olup, mürşidlerine nispetle isimleri şunlardır:
Kâdiriyye (Seyyid Abdülkadir Geylânî k.s., v. 562/1166), Yeseviyye (Ahmed Yesevî k.s., v. 562/1116), Rifâiyye (Seyyid Ahmed Rifâî k.s., v. 578/1182), Sühreverdiyye (Ebu Hafs Ömer b. Muhammed k.s., v. 632/1234), Çeştiyye (Muînüddin Hasan Çeştî k.s., v. 633/1236), Şâziliyye (Seyyid Ebü’l-Hasan Şâziliyye k.s., v. 657/1258), Bektâşiyye (Hacı Bektaş Velî k.s., v. 669/1271), Mevleviyye (Mevlâna Celâleddin Rûmî k.s., v. 672/1273), Bedeviyye (Seyyid Ahmed Bedevî k.s., v. 675/1276), Desûkiyye (İbrahim b. Ebu’l-Mecd Desûkî k.s., v. 676/1277). Nakşibendiyye (Seyyid Muhammed Bahâüddin Nakşbend k.s., v. 791/1389), Halvetiyye (Ömer b. Ekmeleddin Halvetî k.s., v. 800/1397), Bayramiyye (Hacı Bayram Velî k.s., v. 833/1429).
Tevbe ve seyr ü sülûk sûfi için ne ifade eder?
Mürşid, müridine sadece Allah Tealâ’nın ve Rasulullah s.a.v.’in emirlerini hatırlatıp onları ihlâsla yapmasına yardımcı olur. Tasavvufun terbiye alanını bu şekilde görmek gerekir. Bu alanın içerisinde zikredilen kavramlar hep bu temelle şekillenir. Tevbe ve seyr ü sülûk konuları da böyledir. Tasavvuf terbiyesinin temeli olan “tevbe” herkesten istenen bir farzdır. Kalp temizlenmeden mana âlemine adım atamaz ve manevî ilimlerin tadına varamaz.
Manevi terbiye ve seyr ü sülûk işine gelince: Ârifler bu konuda insanların meşrebine göre değişik metotlar uyguladılar. Kalbin manevî hastalıklardan, dünya muhabbetinden ve nefsin esaretinden kurtulması için Kur’an ve Sünnet’in tarif ettiği usulleri, tasvip ettiği prensipleri, teşvik ettiği edepleri ortaya çıkardılar. Yine Kur’an ve Sünnet’in işaretlerinden yola çıkarak birtakım metotlar geliştirdiler. Bu terbiyenin bizzat öğretildiği ve uygulandığı yerler ve müesseseler inşa ettiler. Terbiye yollarını ve hallerini ifade eden bir takım özel tabir ve terimler kullandılar. Böylece dinin diğer ilimlerinde olduğu gibi, manevî tezkiye ve terbiye alanında da birçok usuller konuldu, tecrübe oluştu. Bütün bu usullerle varılmak istenen nokta, marifetullah, kalbin ıslahı ve dinin yaşanmasıdır.