“Tasavvufnedir.com”un yayın kurulu teveccüh ettiler, sitelerinde bizim de muntazaman yazı kaleme almamızı istediler. Nasipse, bundan böyle bu köşede elimizden geldiğince bir şeyler karalamaya çalışacağız.
Bu ilk yazım…
Doğrusunu söylemek gerekirse, bu yazıyı şu anki haline getirebilmek için epey emek sarf ettim; okudum, araştırdım, düşündüm ve yazdım.
Her yazı böyle değil midir?
Hangi yazı bunlar yapılmadan, rahatça yazılabilmiş? (Hoş, artık çalakalem yazanlar da var ya…)
Her neyse…
Sadede gelelim; insan, bu kısacık yazıyı hazırlarken dahi belli bir uğraş veriyor, hazırlık yapıyor.
Oysa yapılan hazırlık geleceği kesin olan bir akıbet için değil; muhtemel olan bir akıbet içindi. Yani siz değerli okurlarımızın buraya gelmesi, ya da benim bu yazımı bitirmem, yayın kuruluna göndermem… hiçbiri kesin değildi. Yazıyı bitirdikten sonra bilgisayarım çökebilirdi, ya da sizler siteye girmeyebilirdiniz. Böylece yazım sizlere ulaşmayabilirdi.
O halde ben, muhtemel bir akıbet üzerine yazı kaleme alıyorum. Bir ihtimal için bu kadar çalışıyor, araştırıyor ve kafa patlatıyorum…
Gelmesi muhtemel pek çok şey için hepimiz aynı yolu takip etmiyor muyuz?
Peki, bizler ihtimale dayalı şeyler için bu denli çırpınırken kesin olan akıbetimiz için ne yapıyoruz?
Gelmesi kesin olan akıbetimizin ne olduğunu sizler benden daha iyi biliyorsunuz: Ölüm…
Ölüm fırlatılmış bir ok, insan ise onun isabet edeceği bir hedeftir. İnsan doğunca ok yaydan çıkmış demektir; er ya da geç mutlaka ona isabet edecektir.
Kur’an-ı Kerim ne buyuruyor: “Her nefis ölümü tadacaktır” (Ankebût, 57)
Ölüm, İslam’ı inkâr eden bir gayrı müslimin, Allah’ı (c.c) inkâr eden bir ateistin, ateşe tapan bir Mecusi’nin bile inkâr edemediği bir hakikattir.
Zamanını bilemediğimiz ama gelmesi kesin olan ölüm, çat kapı beklenen bir misafir gibi, belki seneler, belki aylar, belki haftalar, belki de günler sonra mutlaka gelecektir.
Bu misafir bizi, sabah işe giderken yolda, evimizde yatarken yatakta, yemek yerken soframızda yakalayabilir.
Ölüm için çocuk, genç, yaşlı, kadın, erkek fark etmez. O, eninde sonunda herkese uğrayacaktır….
İnsanın hayatı sıkıntılı da olsa, mutlu ve huzurlu da olsa, bir şekilde geçip gidiyor. Fakat gerçek şu ki, insanın geçirdiği her gün, attığı her adım onu ölüme biraz daha yaklaştırıyor.
Bu durumda akıllı olan kişi kesinlikle ölümü aklından çıkarmaz ve onun için hazırlıklı olur. Çünkü ölüm insanı hiç unutmaz. Şairin dediği gibi:
Ey nefesleri sayılı olan kişi
Bir gün nefes sayıların bitecektir
Bir günün olur gecesi olmaz
Bir gecen olur gündüzü olmaz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki: “Akıllı kişi nefsini hesaba çekerek ölümden sonrası için hazırlık yapan kimsedir. Aciz olan kişi ise nefsin arzularının peşinden koşan ve (hiçbir salih amel yapmadan) Allah’tan (c.c) isteyendir” (Tirmizi)
Allah Teâlâ hepimize yaşamanın ve ölümün hayırlısını nasip etsin. Ölümden sonra pişman olmamak için ölümden önce günahlarımızdan pişman olup tövbe etmemizi ve kulluk görevlerini hakkıyla yerine getirebilmemizi nasip etsin. Tasavvuf büyüklerinin de dediği gibi: Rabbim, pişman olmadan pişman olmayı nasip etsin hepimize...
Selametle kalın.