Buradasınız :  Tasavvuf Klasiklerinden
Kategori:
Tasavvuf Klasiklerinden
13693 kez Okunmuş

Evliyâullah'ın Abdest Âdâbı

Sûfilerin İlâhî hükümlerden sonra riayet ettikleri bazı edebler vardır. Onların abdestle ilgili olanları şunlardır:
 
1. Uzuvları huzur-u kalb ile yıkamak: Salih zatlardan birinin şöyle söylediğini duymuştum: “Kalb huzuru ile alınan abdest ile kılınan namaz da huzurlu olur. Abdestte huzur gider, yerini sehv ve gaflet alırsa, o namaz vesveseli olur.”
 
2. Devamlı abdestli bulunmak: Çünkü abdest müminin silahıdır. Organları, şeriatın emrettiği şekilde abdestli olanın kapısını şeytan az çalar.
 
Adî b. Hâtim (rah.) der ki: Müslüman olduğumdan bu yana hiçbir namaz yoktur ki, ona kamet getirilsin de ben de abdestli bulunmayayım.
 
Enes b. Mâlik (r.a.) şöyle anlatır: Resûlullah (s.a.v.) Medine’ye geldikleri zaman ben sekiz yaşlarında idim. Resûlullah (s.a.v.) bana: “Abdestli bulunmaya gücün yettiği sürece öyle yap. Abdestli olduğu halde ölen kimse için abdest şâhitlik eder.”[1] buyurmuştu.
 
Akıllının hali, daima ölüme hazırlıklı olmaktır. Ölüme hazır olmak da abdeste mülâzemetle (her zaman abdestli bulunmakla) mümkündür.
 
Husrî’nin şöyle söylediği anlatılır: Bazen geceleyin uyanır, eğer uykum açılmışsa kalkar, abdest tazelerdim ki ikinci uykuya abdestsiz olarak başlamayayım.
 
Şeyh Ali b. Heytemî’nin (rah.) sohbetinde bulunan birisi şöyle anlatmıştır. Şeyh Heytemî bütün gece oturur, eğer uyku galebe edecek olursa oturduğu yerde öylece uyuklardı. Uyandığı zaman kendini oturur halde bulunca: “Sû-i edeb etmemişim” der, kalkıp abdest tazeleyerek iki rekât namaz kılardı.
 
Ebû Hüreyre (r.a.), Peygamberimiz’in (s.a.v.) Hz. Bilâl’e (r.a.) sabah namazında şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Yâ Bilâl, bana söyle bakalım, yaptığın en güzel amelin nedir ki ben, cennette önüm sıra senin nalinlerinin sesini işitiyorum?” Bilal (r.a.) şöyle cevap verdi: “Benim öyle pek ümit verici amelim yok. Ancak gece veya gündüz hiçbir zaman abdestsiz olmamaya çalışırım ve farz namazlarımı bu şekilde abdestli olarak karşılarım.”[2]
 
3. Suyu israf etmemek, itidâl sınırını (ölçülü kullanmayı) bilmek: Şeyh Ziyâuddin Abdülvahhab b. Ali, bize Übeyy b. Ka’b’ın (r.a.) rivayet ettiği şöyle bir hadis-i şerifi haber vermiştir: “Abdestin ‘Velhâm’ denilen bir şeytanı vardır. Onun size, su kullanırken vesvese vermesinden sakının.”[3]
 
Ebû Abdillah Rûzbârî (rah.) der ki: “Şeytan âdemoğlunun bütün amellerinden nasip almak ister. Şeytan daha çok, insanların emrolunduklarından fazlaya kaçtıkları veya emrolunduklarından eksik yaptıkları amellerinden nasip alır.”
 
Sehl b. Abdullah (rah.), müridlerini, suyu çok içip az kullanmaya teşvik ederdi. Çünkü O, çok su içmenin, şehvetleri kıracağı, kuvvetleri azaltacağı görüşündeydi.
 
Abdest için ihtiyâtî su bulundurmak, sûfîlerin adetlerindendir. Anlaşıldığına göre İbrahim Havvâs (rah.), çöle gittiği zaman yanında hiçbir şey bulundurmasa bile, mutlaka su kırbası bulundururdu. Susadığı zaman ondan çok az içer, kalanını abdest için muhafaza ederdi. Hatta O’nun Mekke’den Kûfe’ye kadar yol yürüdüğü halde abdest için yanında su bulundurmasından dolayı teyemmüm etmek zorunda kalmadığı rivayet edilmiştir. “Yanında su kırbası bulundurmayan bir sûfî görürseniz bilin ki o, ya isteyerek ya da isyanından dolayı namazı terk etmeye azmetmiştir” sözü O’na aittir.
 
Anlatırlar ki; İbrahim Havvâs (r.a.) Rey Camii’nde suyun içinde vefat etmişti. Havvâs, karın ağrısı rahatsızlığına mübtela idi. Kalktığı zaman suya girer ve yıkanırdı. Bir kere yine girdi ve su içinde öldü. O’nun bu su içine girmekten maksadı, abdestli olmak ve temiz bulunmaktı.
 
Bu yazı, İmam Sühreverdî’nin Avârifü’l-Meârif, (369,371) isimli kitabından kısmen iktibas edilmiştir.
 
____________________________________________

[1] Kenzü’l-Ummal, 10/293
[2] Buhârî, Teheccüd, 17, Fezâilü’s-Sahâbe, 23; İbn Hanbel, 3/333
[3] İbn Mâce, Tahâret, 48; İbn Hanbel, 5/136




2 Kişi Beğendi

Bu Yazılarda Dikkatinizi Çekebilir