Tevbe, insanın işlemiş olduğu günahlardan dolayı Allahu Tealâ’ya özür beyan etmesi, affedilip bağışlanmayı istemesidir. Pişmanlık ve o günahı işlememeye azmetmek tövbenin şartlarındandır. Günahına pişmanlık duymayan ve bir daha yapmamaya azmetmeyen kişi tevbekâr olamaz. ‘Bir gün tövbe edip, yarın aynı günahı tekrar işlerim’ diyen de aslında tevbe etmemiş olur.
Şu halde tevbede pişmanlık şarttır. İki cihan serveri Efendimiz, “Tevbe pişmanlıktır.” buyurmuştur. Yaptığına cidden pişman olan, ‘ben tevbe ediyorum’ demese de, onun hali tevbedir. Öte yanda, içten değil de dünyevî maksat ve menfaat için tevbe edenin tevbesi olmaz.
Allahu Tealâ: “Ey iman edenler! Hepiniz Allah’a tevbe ediniz. Tevbe etmekle kurtulur, necata erersiniz.” buyuruyor.
Bir diğer ayet-i kerime, “Açık olsun gizli olsun, günahlardan sakınınız.” şeklindedir. Fahr-ı Kâinat Efendimiz, “En hayırlınız, günahtan sonra hemen tevbe edeninizdir. Gizli yapılan günahlar için gizlice, aşikâr yapılan günah için açıktan tevbe ediniz. Günahlarınızı bilenlere tevbenizi duyurunuz.” buyurmuştur.
Çünkü günahkâr insanın izzeti, hayası rencide olur. Ümmet-i Muhammed indinde sevgisi ve saygınlığı noksanlaşır. Böyle bir adamın ‘ben tevbe ettim’ demesi, ‘sizin kardeşiniz oldum’ manasına gelir.
Ebu’d-Derda Hazretleri’ne soruldu:
“Günahkârlar için ne dersin?” “Günahkârların günahı, dinin hoşlanmadığı, Allah’ın rızası dışında ve müslümanların ayıpladığı bir iştir. Biz günahkârın günahını sevmeyiz ama günahkâra merhamet eder, tevbe etmesi için Allah’a niyaz ederiz. Tevbe edince kardeşimiz olur. O kişi yaptığıyla imandan çıkmadı; yine kardeşimizdi ama günahkâr kardeşimizdi.” buyurdu. Tevbenin şartlarının en önemlisi, hak sahiplerine hakkını ödemektir. Hak sahibi ikidir:
- Kul hakları
- Yüce Allah’ın hakkı.
Kul hakları için mutlaka helâlleşmek gerekir. Gıybet ettiyse o kimseden münasip bir lisanla af dilemek gibi. Hak sahiplerine haklarını ödemek, helâl ettirmek, mirası layıkı ile sahibine vermek gerekir. Miras meşru ölçülere göre taksim edilmezse vebali vardır; kul hakkı ortaya çıkar. Mirası elde tutup, diğer vârislerin alacaklarını vermemek veya geciktirmek de veballidir. Hele vereseler içinde dul kadınlar ve onların yetim yavruları varsa, bu mirasa daha çok dikkat etmek lâzım gelir.
Tevbenin ikinci şartı, ilâhî emirler yapılmamış, kazaya bırakılmış ise, bunları yerine getirmektir. Üç sene namaz kılınmadıysa, üç senelik namazı kaza etmek gibi.
Kul hakkını eda etmek ve ilâhî emirlere müteallik kazaları yerine getirmek, o günahların kefaretidir. Bunlar yapılmazsa, o günahlara hakkıyla tevbe edilmiş olmaz.