İşçinin ücretini teri kurumadan vermemizi isteyen dinimiz, her sene coşku ve muhabbet iklimi Ramazan’ın ardından müminlere sefa ve sürur günleri bayramları hediye ediyor. Müminler manevi huzur ve sekine içerisinde birkaç gün geçiriyorlar. Bu durum bayram sonuna kadar devam ediyor.
Bizler her bayram olduğu gibi bu bayramda da aile büyüklerimizle bir araya geldik. Akrabalarımızla hasret giderip zayıflamış olan akrabalık bağlarımızı yeniden sağlamlaştırdık. Bayram günleri özellikle çocuklarımızın unutulmaz hatıraları arasında yer aldı. Kimi minikler bayram sabahı ilk defa camiye girdi. Kalabalık ve coşku, söylenen tekbirler onlarda camiye karşı sarsılmaz bir itimat oluşmasına vesile oldu.
Bayram günlerinde oluşan manevi iklimi açıklayan kudsî bir hadis-i şerifte Rabbimizin şöyle buyurduğu ifade ediliyor: “Şüphesiz ki ben göklerime ve yerime izin verecek olsaydım, elbette onlara (bayram namazı için evlerinden ayrılanlara) selam verirler, kendileriyle konuşurlar ve onlara bayram hediyesi olarak sunduğum şu kelamlarımı müjdelerlerdi: Ey benim Ramazan’ı oruçlu geçirmiş kullarım! Yerlerinize (bayram namazı sonunda affolunmuş olarak) dönün, gerçekten siz beni razı ettiniz. Oruçlarınızın sevabını şu şekilde vereceğim: Sizi cehennemden azat edeceğim, kolay bir hesapla hesaba çekeceğim, ayak kayıntısı olan hata ve kusurlarınızı örteceğim. (İftar, sahur ve bayram) Bütün Ramazan harcamalarınızın yerini muhakkak dolduracağım ve hiçbir kimsenin önünde (hesapta) rüsva etmeyeceğim. İzzetime and olsun ki benden ahiret adına istediklerinizin tümünü size vereceğim. Dünyalık olarak istediklerinize bakıp (hayırlı olanı) vereceğim”(Beyhaki, Şuu’abu’l-İman, no:3445; Ebu Nuaym, Hilyetü’l evliya, 6/16; Suyuti, ed-Dürrü’l-Mensur, 1/224-225)
Bunun için bayramlarda ruhlar en az, şeker ve harçlık alan çocuklar kadar mesrur olur. Efendimiz (s.a.v.) bu saadet günlerinin yüksek faziletinden dolayı, “Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalplerin öldüğü günde ölmez.” buyurmuş ve gündüzlerini sıla-ı rahim ile geçirdiğimiz bayram günlerinin gecelerini de ihya etmemizi istemiştir.
Bayramlar sayılı gün olduğundan, yüzlerde tebessüm ve tatlı hatıralar bırakarak geçip gidiverir. Bayramın bitmesiyle Ramazan’ın geride kaldığı tam olarak idrak edilmiş olur. Ramazan bizden razı olarak veda etmişse gözümüz aydın. Yukarıdaki hadisten de anlaşılacağı üzere artık bizlere yeni, bembeyaz bir sayfa açılmış demektir. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu mübarek ay, Allah’ı razı etmemize ve günahlarımızdan arınmamıza vesile olmuştur. Zira Allah’ın rahmet ve mağfireti karşısında silinmeyecek günah yoktur.
İnsanlar yeni bir şey aldıklarında ona ehemmiyet gösterirler. Üzerine titreyenlerimiz olur. Çocuklarımızda bile bu vardır. Yeni oyuncak her zaman daha kıymetlidir. Bizler yeni telefonlarımızı çizilmesin diye kılıflarda saklarız. Yeni arabamızı akşamları pencereden bakıp kontrol ettiğimiz olur. Yeni evimizin kapılarını daha dikkatli kapatır, dolaplarını daha özenli kullanırız. İnsanın fıtratında olan yeniye karşı bu tutum, Ramazan vesilesiyle tertemiz hale gelmiş amel defterimize karşı da gösterilmeli. Artık amel defterimizi günah kirleriyle kirletmeme gayreti içine girmeliyiz. Zira ev, araba ve telefon eskiyip bir gün elimizden çıkıyor; fakat amellerimiz öyle mi? Onlar ebediyet yurduna kadar bizimle beraber gelecek ve akıbetimizin belirlenmesinde önemli bir rol oynayacaklardır. Bizler onlarla hesaba çekilecek, onların durumuna göre muamele göreceğiz. Bunun için fani olanlara gösterdiğimiz özenden daha fazla özen göstermeliyiz.
Ramazan Allah’ın eşsiz ve sonsuz rahmetini elde etmek için bir vesiledir. Belki de bir daha bu vesileye ulaşamayacağız. O sebeple Ramazandan sonra haramlardan uzak durarak amel defterimizi temiz tutma gayreti içerisinde olmalıyız.
Öte yandan Ramazan-ı şerif boyunca, salih amel işleme sorumluğumuzun oluştuğunu unutmayalım. Zira bu ayın bir özelliği de “muallim” oluşudur. Öyle bir muallim ki bir ay boyunca hepimize, İslam’ı yılın diğer aylarında nasıl yaşamamız gerektiğini öğretir.
Sahur vaktinde, yani seherlerde ayakta olmayı, Allah için iki rekât gece namazı kılmayı tekrardan bize o öğretti. Raflarımızdaki Kuran’ı Kerim’i dillerimize o doladı. Uzun zamandır ihmal ettiğimiz cemaate bu ayda belki yeniden katıldık. Onun ile sofralarımızı komşulara, akrabalara açtık. Bu ayda fakirleri, ilim talebelerini sadaka ve zekâtlarla sevindirirdik. Oruçluyuz diye kimseyle kavga etmedik, herkesi idare ettik, herkese muhabbet besledik. Bize unuttuğumuz bu değerleri Ramazan vesilesiyle yeniden hatırlatan Allah’a hamd olsun.
Unutmayalım ki bu aydan gerçekten istifade etmiş olanlar, Ramazan sonrasına da bu güzellikleri taşıyabilenlerdir. Aslında bu güzellikler sadece Ramazan’a mahsus değildir. Allah Teâlâ’nın salih kulları senenin bütün aylarını, bütün günlerini bu şuurla yaşarlar. Bizler de böyle yapmaya gayret etmeli, Allah Teâlâ’dan bu hususta muvaffakiyet dilemeliyiz.