Nefsin birçok mana ve sıfatları vardır. Nefs, insanın zatı anlamına gelir. Ayrıca, ruh, hayat, can gibi manaları da vardır. Ayrıca, Emir âleminden olup yeri iki kaşın arası olan ve diğer latifelerle birlikte üzerinde zikir çekilen manevî sıfata da nefs denmiştir. İnsanın rûhu olan manevî cevhere “Nefs-i Nâtıka” da denir.
İnsandaki bu nefs, varlık olarak bir tane olmakla birlikte sıfatları itibariyle birçok ismi vardır. Nefsin bu sıfatları ve isimleri şunlardır:
1- Nefs-i Emmâre: Devamlı kötü işleri emreden nefs demektir. Bu nefsin sıfatı, hep kötü işleri istemektir. Kötü işleri güzel görür, kalbi devamlı o tarafa çeker. Ahiret derdi, ölüm düşüncesi, hesap korkusu, azap kaygısı yoktur. Sadece keyfini, şehvetini, rahatını düşünür. Buna ulaşmak için helal haram diye bir sınır tanımaz; her yolu kullanmak ister. Kur’an-ı Hakim’de: “Hiç şüphesiz nefs devamlı kötülüğü emreder. Rabbimin acıyıp korudukları müstesna” [54] ayeti, bu sıfattaki nefsi tanıtmaktadır.
Kâfirlerin, münafıkların ve devamlı günaha dalan kimselerin nefsi bu sıfattadır. Bunun tedavisi, samimi tövbe ve terbiyedir.
2- Nefs-i Levvâme: Kendini kınayan, kötüleyen, azarlayan nefs demektir. Tövbe ve terbiye ile bir derece uyanan nefs, bu merhalede kendi işlediği kötülükleri önce zevk alıp yapsa da peşinden pişman olur, kendisini kınar, yapmamak için karar verir. Ancak günah önüne gelince, duramaz, yine içine düşer. Sonra pişman olur. İyilik ile kötülükler arasında bocalar durur. Eğer nefs, ilahi rahmet ve manevî bir feyiz ile desteklenirse, bu halden kurtulur. Kur’an-ı Hakim’de: “Kıyamet gününe ve devamlı kendini kınayan nefse yemin ederim ki..” [55] ayeti, bu sıfattaki nefse işaret etmektedir.
3- Nefs-i Mülhime: İlham, feyiz ve keşfe ulaşan ve hayırda kalbe yoldaş olan nefs demektir. Nefs tövbe ile günahların ağırlığından ve şehvet bağından kurtulup itaate yönelirse, ilham ve feyiz almaya kabiliyet kazanır. Artık, haramdan kaçar, hayırlara koşar. İbadet ve zikirden lezzet alır. Kalbinde ilahi aşk ateşi parlayama başlar. Bu nur ile iyi ve kötüyü seçer. Ancak şeytan kalbine girmeye yol arar. Peşini bırakmaz. Günah ile kandıramazsa, ibadetleri içinde kandırmaya çalışır. Kendini beğendirir, insanları küçük ve değersiz gösterir. İçine azaptan emniyet hissi verir, Hak’tan koparmaya uğraşır. Bu mertebedeki hak yolcusuna kamil bir mürşid nezaret ve yardım ederse, tehlikelerden kurtulur. Yoksa, gizli yollarla tehlikeli hâllere düşme ihtimali mevcuttur.
4- Nefs-i Mutmainne: Huzur bulmuş, sakin olmuş, rahatlamış, ıstırabı dinmiş, şek ve şüphesi gitmiş nefs demektir. Bu mertebe, Yüce Allah’a dostluk yani velâyet mertebesidir. Bu merhalede nefs, kalple birlikte bütün ilahi emirlere sevgi ile uyar. Şek ve şüphesi kalmaz. Istıraplardan kurtulur. Manevî tecellilere ulaşır; feyizlenir, tatlanır, artık her işte Yüce Allah’ın rızasını hedefe alır. O’na teslim olur. İtaati süreklidir. Kur’an-ı Hakim’de: “Ey mutmain olmuş (Allah ile huzur ve sükûna ulaşmış) nefs! Sen O’ndan râzı, O da senden râzı olarak Rabbine dön. Gir salih kullarımın arasına; gir cennetime.” [56] ayetiyle anlatılan nefs, Allah Teâlâ’nın aşkı ve zikri ile mutmain olmuş nefstir. Yine bu ayette aşağıdaki üç makama işaret edilmektedir.
5- Nefs-i Râdiye: Allah’tan razı olan, O’ndan gayri her şeyi gözünden silip atan ve sadece Rabbine nazar eden nefs demektir. Bu sıfata ulaşan nefs, kendi iradesini Yüce Allah’ın iradesine teslim eder. O’nun için sever, O’nun için kızar; O’nun için yaşar. Acı tatlı her şeyde ilahi rızayı arar, edebi korur. Herkese rahmet olur, kimseye sıkıntı vermez. Bütün insanlara şefkat gözüyle bakar.
6- Nefs-i Merdıyye: Yüce Allah’ın kendisinden razı olduğu nefstir. Bu nefs sahibi öyle terbiye olmuştur ki, ne yapsa Allah rızasına uygun olur. Günahları unutur; ilahi aşk denizinde yüzer; her şeyi ile âleme rahmet olur. Ona keşif ve keramet olarak ne verilse, o Allah rızasından başka bir şeye iltifat etmez. Bu makam büyük velilerin, ariflerin, kâmil insanların makamıdır.
7- Nefs-i Kâmile: Kâmil, olgun, tertemiz, sâfi nefs demektir. Bu makamdaki nefs sahipleri, Allah Teâlâ’nın en seçkin, en has kullarıdır. Onlar, ilahi aşkı ve edebi en üst düzeyde temsil eden kutup insanlardır. Onlar, Allah’ın yeryüzündeki delili ve gerçek peygamber varisidirler. Halkı irşad ile görevlidirler. Bütün güzel ahlakları bünyelerinde toplamışlardır. Gavs, kutup diye anılan zatlar bu makamdadır.
Onlar Yüce Hakkı sever; halk da onları sever. Onlar Allah’tan korkar; halk da onlardan korkar. Onlar Yüce Allah’a hizmet eder; bütün alem de onlara hizmet eder. Onlar, Yüce Allah’tan razıdır; kâfir ve gafiller hâriç, cümle âlem de onlardan razıdır.
İşte tasavvuf terbiyesinin hedefi, bu kamil insanla buluşup kamil insan olmaktır. Bu yola giren ve kamil insanı kendisine rehber eden herkes, derece derece nefsini terbiye edip Yüce Allah’a yakın olur. Ebedi saadeti bulur. Bunun için ne yapılsa, ne kadar emek verilse azdır.*
* S. Muhammed Saki Haşimi, Arfiler Yolunun Edepleri
_________________
[52]-Sâffât suresi ayet-99
[53]-Nûr suresi ayet-37
[54]-Yusuf suresi ayet-53
[55]-Kıyame suresi ayet-1-2
[56]-Fecr suresi ayet-27