“Tasavvuf” kelimesiyle anlatılmak istenen manevî terbiye ve onun meyvesi olan marifetullah, muhabbetullah ve güzel ahlâk, dinin hedefidir.
Tasavvuf, içeriği itibariyle Kur’an-ı Kerim’de, Sünnet-i Seniyye’de ve Asr-ı Saadet’te mevcuttur. Fakat bir kavram olarak hicrî ikinci asırdan sonra kullanılmaya başlanmış ve günümüze kadar gündemden hiç düşmemiştir.
Tasavvuf deyince, İslâm dininin üç temel ilminden birini kastediyoruz. Bu üç ilim, meşhur “Cibril Hadisi”nde özetlenen; iman, İslâm ve ihsan ilmidir. Tasavvuf, “bâtın fıkhı” da denilen “ihsan” ilmidir. İhsan, ruhun arınmasıdır, kalbin temizlenmesidir, gönül gözünün nurlanıp varlıkların önünde, içinde, sonunda ilahî nuru, sanatı, kudreti, rahmeti görecek hale gelmesidir.
Tasavvuf; imanda, ihlâsta, ilahî aşkta, ilimde, ibadette, güzel ahlâkta, kardeşlikte, cömertlikte, hizmette, cihatta ve Allah yolunda sabırda Muhacir ve Ensar’a en güzel şekilde tâbi olmaktır. Ki onlar İslâm’ı anlama ve yaşamada öncülerimizdir. Böylece, “Allah onlardan razı oldu, onlar da Allah’tan razı oldular ve Allah onlar için altlarından ırmaklar akan içlerinde ebedi kalacakları cennetleri hazırladı” (Tevbe 100) ayetinin müjdesine ulaşmaktır.
_______________
Prof. Dr. Dilaver Selvi, Semerkand Dergisi