Yaratılış gayemiz, dünya ve ahirette saadete ulaşmanın anahtarı, dünya hayatında elde edeceğimiz en değerli hazine Allah (c.c.) ve Rasûlü’nü (s.a.v.) tanımaktır. İman etmek, Onları sevmek, yüce Rabbimize kulluk etmek ve rızasını kazanmak en büyük nimettir.
Gerçek manada iman etmek ve imanı kemale ulaştırmak için Peygamber Efendimiz’i (s.a.v.) canımızdan çok sevmemiz gereklidir. Bunu Allah’ın Habibi’nin (s.a.v.) şu hadis-i şerifinden daha iyi anlıyoruz.
Ashâb-ı kiram efendilerimizden Abdullah b. Hişâm (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah (s.a.v) ile beraberdik. O sırada Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ömer’in (r.a) elini tutuyordu. Bir ara Hz. Ömer (r.a.):
-Ya Rasulellah! Sizi nefsim hariç, her şeyden daha çok seviyorum, dedi. Rasulullah (s.a.v.):
-Hayır, Allah’a yemin ederim ki, beni nefsinden de daha fazla sevmedikçe kâmil mümin olamazsın, buyurdu. Efendimiz (s.a.v.) bir müddet sükût ederek Hz. Ömer’e (r.a.) yöneldi, kalbine teveccüh etti. Biraz sonra Hz. Ömer (r.a.):
-Vallahi şimdi sizi nefsimden de çok seviyorum.” dedi. O zaman Rasulullah (s.a.v.):
“Ey Ömer! İşte şimdi imanın kâmil oldu.” buyurdu.[1]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) başka bir hadis-i şerifinde ise şöyle buyuruyor:
“Allah’a yemin ederek söylüyorum ki, ben bir kimseye ailesinden, çoluk çocuğundan, anne babasından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça, o kimse gerçek manada iman etmiş olmaz.”
____________________________________________
[1] Buhârî, Eyman, 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 293; Aynî, Umdetü’l-Kârî’, XV, 687. (Beyrut, 1998)