Bir gün ayakta namaz kılıyordum. Aniden kalbimde bir arzu uyandı. Bunu uzun uzadıya düşünürken sonunda şehvetim kabardı ve yere düştüm. Aniden tüm bedenim simsiyah kesilmişti. Bu olay üzerine üç gün dışarı çıkmadım. Bu arada giderebilmek için sabunla yıkandığım halde siyahlık gittikçe artıyordu. Bu durum üç günden sonra kayboldu. O sırada Rikka'da (Irak'ta bir yer) oturuyordum. Bir gün, beni yanına çağıran Cüneyd-i Bağdadîye gittim. Oraya vardığım zaman Cüneyd bana:
— Allah'tan korkmadın mı? Onun huzurunda dimdik durduğun halde nefsine bir şehvet koydun. Öyle ki bu şehvet seni istilâ edip Allah'ın huzurundan çıkardı. Eğer ben senin için Allah'a yalvarmasaydım, senin adına vekâleten tevbe etmeseydim sen Allah'a o siyahlıkla kavuşacaktın!' dedi. Ben Rikka'da, Cüneyd de Bağdat'ta olduğumuz halde benim bu durumumu nasıl bildiğine hayret ettim. (Ona bu durumu bildiren Allah'tır).”[1]